Zebur, mezmur 78
- Dinle, ey halkım, öğrettiklerimi,Kulak ver ağzımdan çıkan sözlere.
- Özdeyişlerle söze başlayacağım,Eski sırları anlatacağım,
- Duyduğumuzu, bildiğimizi,Atalarımızın bize anlattığını.
- Torunlarından bunları gizlemeyeceğiz;RABbin övgüye değer işlerini,Gücünü, yaptığı harikalarıGelecek kuşağa duyuracağız.
- Öyle ki, gelecek kuşak, yeni doğacak çocuklar bilsinler,Onlar da kendi çocuklarına anlatsınlar,
- Tanrıya güven duysunlar,Tanrının yaptıklarını unutmasınlar,Onun buyruklarını yerine getirsinler;
- Ataları gibi inatçı, başkaldırıcı,Yüreği kararsız,Tanrıya sadakatsiz bir kuşak olmasınlar.
- Oklarla, yaylarla kuşanmış EfrayimoğullarıSavaş günü sırtlarını döndüler.
- Tanrının antlaşmasına uymadılar,Onun yasasına göre yaşamayı reddettiler.
- Unuttular Onun işlerini,Kendilerine gösterdiği harikaları.
- Mısırda, Soan bölgesindeTanrı harikalar yapmıştı atalarının önünde.
- Denizi yarıp geçirmişti onları,Bir duvar gibi ayakta tutmuştu suları.
- Gündüz bulutla,Gece ateş ışığıyla onlara yol göstermişti.
- Çölde kayaları yarmış,Sanki dipsiz kaynaklardanOnlara kana kana su içirmişti.
- Kayadan akarsular fışkırtmış,Suları ırmak gibi akıtmıştı.
- Ama onlar çölde Yüceler Yücesine başkaldırarakGünah işlemeye devam ettiler.
- Canlarının çektiği yiyeceği isteyerekİçlerinde Tanrıyı denediler.
- «Tanrı çölde sofra kurabilir mi?» diyerek,Tanrıya karşı konuştular.
- «Bak, kayaya vurunca sular fışkırdı,Dereler taştı.Peki, ekmek de verebilir mi,Et sağlayabilir mi halkına?»
- RAB bunu duyunca çok öfkelendi,Yakupa ateş püskürdü,Öfkesi tırmandı İsraile karşı;
- Çünkü Tanrıya inanmıyorlardı,Onun kurtarıcılığına güvenmiyorlardı.
- Yine de RAB buyruk verdi bulutlara,Kapaklarını açtı göklerin;
- Man yağdırdı onları beslemek için,Göksel tahıl verdi onlara.
- Meleklerinfı ekmeğini yedi her biri,Doyasıya yiyecek gönderdi onlara.
- Doğu rüzgarını estirdi göklerde,Gücüyle güney rüzgarına yol gösterdi.
- Toz gibi et yağdırdı başlarına,Deniz kumu kadar kuş;
- Ordugahlarının ortasına,Konakladıkları yerin çevresine düşürdü.
- Yediler, tıka basa doydular,İsteklerini yerine getirdi Tanrı.
- Ancak onlar isteklerine doymadan,Daha ağızları doluyken,
- Tanrının öfkesi parladı üzerlerine.En güçlülerini öldürdü,Yere serdi İsrail yiğitlerini.
- Yine de günah işlemeye devam ettiler,Onun harikalarına inanmadılar.
- Bu yüzden Tanrı onların günlerini boşluk,Yıllarını dehşet içinde bitirdi.
- Tanrı onları öldürdükçe Ona yönelmeye,İstekle Onu yeniden aramaya başlıyorlardı.
- Tanrının kayaları olduğunu,Yüce Tanrının kurtarıcıları olduğunu anımsıyorlardı.
- Oysa ağızlarıyla Ona yaltaklanıyor,Dilleriyle yalan söylüyorlardı.
- Ona yürekten bağlı değillerdi,Antlaşmasına sadık kalmadılar.
- Yine de Tanrı sevecendi,Suçlarını bağışlıyor, onları yok etmiyordu;Çok kez öfkesini tuttu,Bütün gazabını göstermedi.
- Onların yalnızca insan olduğunu anımsadı,Geçip giden, dönmeyen bir rüzgar gibi.
- Çölde kaç kez Ona başkaldırdılar,Issız yerlerde Onu gücendirdiler!
- Defalarca denediler Tanrıyı,İncittiler İsrailin Kutsalını.
- Anımsamadılar Onun güçlü elini,Kendilerini düşmandan kurtardığı günü,
- Mısırda gösterdiği belirtileri,Soan bölgesinde yaptığı şaşılası işleri.
- Mısırın kanallarını kana çevirdi,Sularını içemediler.
- Gönderdiği at sinekleri yedi halkı,Gönderdiği kurbağalar yok etti ülkeyi.
- Ekinlerini tırtıllara,Emeklerinin ürününü çekirgelere verdi.
- Asmalarını doluyla,Yabanıl incir ağaçlarını iri dolu taneleriyle yok etti.
- Büyükbaş hayvanlarını kırgına,Küçükbaş hayvanlarını yıldırıma teslim etti.
- Üzerlerine kızgın öfkesini,Gazap, hışım, belaVe bir alay kötülük meleği gönderdi.
- Yol verdi öfkesine,Canlarını ölümden esirgemedi,Onları salgın hastalığın pençesine düşürdü.
- Mısırda bütün ilk doğanları,Hamın çadırlarında bütün ilk çocukları vurdu.
- Kendi halkını davar gibi götürdü,Çölde onları bir sürü gibi güttü.
- Onlara güvenlik içinde yol gösterdi, korkmadılar;Düşmanlarınıysa deniz yuttu.
- Böylece onları kendi kutsal topraklarının sınırına,Sağ elinin kazandığı dağlık bölgeye getirdi.
- Önlerinden ulusları kovdu,Mülk olarak topraklarınıİsrail oymakları arasında bölüştürdü.Halkını konutlarına yerleştirdi.
- Ama onlar yüce Tanrıyı denediler,Ona başkaldırdılar,Koşullarına uymadılar.
- Döneklik edip ataları gibi ihanet ettiler,Güvenilmez bir yay gibi bozuk çıktılar.
- Puta taptıkları yerlerle Onu kızdırdılar,Putlarıyla Onu kıskandırdılar.
- Tanrı bunları duyunca çok öfkelendi,İsraili büsbütün reddetti.
- İnsanlar arasında kurduğu çadırı,Şilodaki konutunu terk etti.
- Kudretini tutsaklığa,Görkemini düşman eline teslim etti. Antlaşma Sandığını kastetmektedir.
- Halkını kılıç önüne sürdü,Öfkesini kendi halkından çıkardı.
- Gençlerini ateş yuttu,Kızlarına düğün türküsü söylenmez oldu.
- Kâhinleri kılıç altında öldü,Dul kadınları ağlayamadı.
- O zaman Rab uykudan uyanır gibi,Şarabın rehavetinden ayılan bir yiğit gibi oldu.
- Düşmanlarını püskürttü,Onları sonsuz utanca boğdu.
- Tanrı Yusuf soyunu reddetti,Efrayim oymağını seçmedi;
- Ancak Yahuda oymağını,Sevdiği Siyon Dağını seçti.
- Tapınağını doruklar gibi,Sonsuzluk için kurduğu yeryüzü gibi yaptı.
- Kulu Davutu seçti,Onu koyun ağılından aldı.
- Halkı Yakupu, kendi halkı İsraili gütmek için,Onu yavru kuzuların ardından getirdi.
- Böylece Davut onlara dürüstçe çobanlık etti,Becerikli elleriyle onlara yol gösterdi.
|
Выбор перевода и языка
|